• Rising Above: Emre's Bold Journey in Cappadocia's Skies

  • Nov 25 2024
  • Length: 16 mins
  • Podcast

Rising Above: Emre's Bold Journey in Cappadocia's Skies

  • Summary

  • Fluent Fiction - Turkish: Rising Above: Emre's Bold Journey in Cappadocia's Skies Find the full episode transcript, vocabulary words, and more:fluentfiction.com/tr/episode/2024-11-25-23-34-02-tr Story Transcript:Tr: Cappadocia'da, sonbaharın büyülü havası altında, Emre'nin gözü kayboluyordu.En: In Cappadocia, under the magical atmosphere of autumn, Emre's gaze was getting lost.Tr: Peri bacaları, altın sarısı yapraklar ve hafif bir rüzgar… Her şey bir kartpostal gibiydi.En: Fairy chimneys, golden leaves, and a gentle breeze... Everything was like a postcard.Tr: Ama Emre'nin aklı bambaşka bir yerdeydi.En: But Emre's mind was elsewhere.Tr: Çalıştığı turizm acentesinde yıllık performans değerlendirmesi yaklaşıyordu ve Emre oldukça heyecanlıydı.En: The annual performance review at the tourism agency he worked for was approaching, and Emre was quite excited.Tr: Emre, işte çok çalışkan biriydi.En: Emre was a hard worker at his job.Tr: Ancak bu kez, performans değerlendirmesi onun için daha önemliydi.En: However, this time the performance review was more important to him.Tr: Bu incelemeden iyi bir puan alırsa terfi edecek, terfiyle gelen zamla da hayalini kurduğu sıcak hava balonuna binebilecekti.En: If he received a good score from this review, he would get promoted, and with the raise that came with the promotion, he could ride in the hot air balloon he had always dreamed of.Tr: Bu, hep istediği bir şeydi.En: This was something he had always wanted.Tr: Ama işte Kerem de vardı.En: But there was also Kerem.Tr: Emre'nin meslektaşı Kerem, her zaman daha iddialıydı.En: Emre's colleague Kerem was always more ambitious.Tr: Özellikle geleneksel tur paketlerini satmada başarılıydı.En: He was particularly successful at selling traditional tour packages.Tr: Emre, Kerem'in başarıları karşısında kendi kendine yeterince iyi olup olmadığını sorguluyordu.En: Emre found himself questioning whether he was good enough in the face of Kerem's successes.Tr: Kaygıları onu zorluyordu.En: His concerns were challenging him.Tr: Bir sabah, Zeynep ile kahve içerken, Emre düşüncelerini paylaştı.En: One morning, while having coffee with Zeynep, Emre shared his thoughts.Tr: "Başarılı olmak istiyorum ama Kerem benden daha iyi.En: "I want to be successful, but Kerem is better than me.Tr: Yeni bir şey denemekten korkuyorum," dedi.En: I'm afraid to try something new," he said.Tr: Zeynep, her zaman güçlü bir destekçiydi.En: Zeynep was always a strong supporter.Tr: "Emre, neden kapadokyanın güzelliklerini daha çok tanıtan yeni bir pazarlama stratejisi olmuyor?En: "Emre, why not have a new marketing strategy that promotes more of Cappadocia's beauties?Tr: Turistler geleneksel tur paketlerini biliyor ama ya yerel kültür?En: Tourists know the traditional tour packages, but what about the local culture?Tr: Bir fark yaratabilirsin!"En: You can make a difference!"Tr: dedi.En: she said.Tr: Emre, Zeynep'in fikirlerinden cesaret alarak ertesi gün işe gitti.En: Encouraged by Zeynep's ideas, Emre went to work the next day.Tr: Heyecanla yeni pazarlama stratejisini kağıda döktü.En: With excitement, he put his new marketing strategy on paper.Tr: Yerel festivaller, el sanatları, Kapadokya mutfağı… Hepsi turistlere yeni deneyimler sunabilirdi.En: Local festivals, crafts, Cappadocia cuisine... All could offer tourists new experiences.Tr: Performans değerlendirmesi günü geldiğinde, Emre’nin elleri hafifçe titredi ama gözlerinde kararlılık vardı.En: On the day of the performance review, Emre's hands were slightly trembling, but there was determination in his eyes.Tr: Sunum yaparken, her kelimesine dikkat etti.En: As he presented, he paid attention to every word.Tr: Sıra yeni stratejisine geldiğinde salon sessizleşti.En: When it was time for his new strategy, the room fell silent.Tr: Kalbi hızla atıyordu ama Zeynep’in baktığını biliyordu ve bu ona cesaret verdi.En: His heart was racing, but he knew Zeynep was watching, and that gave him courage.Tr: Sunumu bitirir bitirmez, yöneticilerden biri konuşmaya başladı: "Emre, bu fikir gerçekten yenilikçi.En: As soon as he finished his presentation, one of the managers began to speak: "Emre, this idea is truly innovative.Tr: Yerel kültürü ön plana çıkarmak hem ziyaretçiler hem de bizim için faydalı olacaktır."En: Highlighting local culture will benefit both the visitors and us."Tr: Gelen olumlu yorumlar, Emre'nin kaygılarını silip süpürdü.En: The positive comments swept away Emre's anxieties.Tr: Gözleri gururla parlayan Emre, hayalini kurduğu terfiyi aldı.En: Emre, with eyes shining with pride, received the promotion he had dreamed of.Tr: Ve birkaç hafta sonra, sabahın erken saatlerinde sıcak hava balonunun sepetinde yuvasını kurdu.En: And a few weeks later, in the early hours of the morning, he settled into the basket of the hot air balloon.Tr: Peri bacalarının üzerinden ...
    Show More Show Less
activate_Holiday_promo_in_buybox_DT_T2

What listeners say about Rising Above: Emre's Bold Journey in Cappadocia's Skies

Average customer ratings

Reviews - Please select the tabs below to change the source of reviews.