Fluent Fiction - Turkish

By: FluentFiction.org
  • Summary

  • Are you ready to supercharge your Turkish listening comprehension? Our podcast, Fluent Fiction - Turkish, is the perfect tool for you.

    Studies show that the key to mastering a second language is through repetition and active processing. That's why each episode of our podcast features a story in Turkish, followed by a sentence-by-sentence retelling that alternates between Turkish and English.

    This approach not only allows you to fully understand and absorb the vocabulary and grammar but also provides bilingual support to aid your listening comprehension.

    But we don't stop there. Research in sociolinguistics highlights the importance of culture in language learning, which is why we provide a list of vocabulary words and a transcript of the audio to help you understand the cultural context of the story. And for your convenience, we also include a transcript of the audio to help you refer back to any parts you may have struggled with.

    Our podcast is not just for language learners; it's also for travelers or people who want to connect with their roots. Are you planning a trip to Istanbul, Cappadocia, or the Aegean Coast? Maybe you want to speak Turkish with your Turkish-speaking friends or family members? Our podcast will give you the cultural and linguistic background to fully immerse in the regions of Turkey.

    Fluent Fiction - Turkish is based on the latest research in linguistics, sociolinguistics, psychology, cognitive science, neuroscience, and education to provide the most effective method for mastering Turkish listening comprehension. Don't miss this opportunity; give our podcast a try and see the results for yourself.

    Günlük Türkçe anlatımları ile Türkçe dinleme anlama becerinizi artırmak için Fluent Fiction - Turkish podcast'imizi deneyin!
    Verbari LLC
    Show More Show Less
activate_Holiday_promo_in_buybox_DT_T2
Episodes
  • Sweet Traditions & Modern Twists: Sibling Entrepreneurs
    Nov 26 2024
    Fluent Fiction - Turkish: Sweet Traditions & Modern Twists: Sibling Entrepreneurs Find the full episode transcript, vocabulary words, and more:fluentfiction.com/tr/episode/2024-11-26-23-34-02-tr Story Transcript:Tr: İstanbul'da sonbaharın serin rüzgarı, Emir ve Leyla'nın yüzlerine vuruyordu.En: The cool breeze of autumn in İstanbul was brushing against the faces of Emir and Leyla.Tr: Her şey yeni başlamıştı; iki kardeş, ailelerinden devraldıkları geleneksel tatlı işini günümüzün hızla değişen dünyasına nasıl uyarlayacakları konusunda kafa yoruyorlardı.En: Everything had just begun; the two siblings were pondering how to adapt the traditional sweets business they inherited from their family to the rapidly changing world of today.Tr: Şehrin kalbindeki bir startup kuluçka merkezi, onların yeni evi olmuştu.En: A startup incubator in the heart of the city had become their new home.Tr: Denizden gelen hafif iyot kokusu, meyve çaylarıyla harmanlanıyor, mekana yaratıcı bir enerji katıyordu.En: The slight iodine scent from the sea blended with fruit teas, adding a creative energy to the place.Tr: Emir, kollarını sıvayarak her zamanki gibi kararlı görünüyordu.En: Emir, rolling up his sleeves, looked as determined as ever.Tr: Ağabey, modern dokunuşlar ekleyerek tatlıları daha geniş bir kitleye tanıtmak istiyordu.En: The brother wanted to introduce the sweets to a wider audience by adding modern touches.Tr: "Yeni nesil artık farklı tatlar arıyor Leyla," dedi bir akşamüstü, Beyoğlu'nun dar sokaklarından birinde yürürken.En: "The new generation is looking for different flavors now, Leyla," he said one afternoon, while walking through one of the narrow streets of Beyoğlu.Tr: "Instagramda insanların fotoğraf çekeceği tatlılar yapmalıyız."En: "We should make sweets that people would want to photograph for Instagram."Tr: Leyla ise daha gelenekçiydi.En: Leyla, however, was more traditional.Tr: Ellerini önünde kavuşturdu, başını sallayarak yanıtladı: "Ama Emir, dedemizin baklavası unutulmamalı.En: She clasped her hands in front of her and responded by nodding: "But Emir, we must not forget our grandfather's baklava.Tr: Onun hikayesini yaşatmak zorundayız."En: We have to keep his story alive."Tr: Startup kuluçka merkezinde yaklaşan pitch gecesi, onların fikir ayrılıklarını çözüme kavuşturacak gibiydi.En: The approaching pitch night at the startup incubator seemed to be the solution to their differences.Tr: Paneldeki potansiyel yatırımcıların önünde hem modern hem de geleneksel bir sunum yapmaları gerekiyordu.En: They needed to make a presentation that was both modern and traditional in front of potential investors on the panel.Tr: Emir, Leyla’yı kendi önerisine ikna etmeye çalışırken, bir uzlaşma teklif etmeyi düşündü.En: While Emir tried to persuade Leyla to his proposal, he thought of offering a compromise.Tr: "Peki Leyla," dedi, "Sadece sınırlı üretim için bir seri yapalım.En: "Alright Leyla," he said, "Let's make a series for limited production.Tr: Hem gelenekçileri hem de yenilikçileri memnun edelim."En: Let's satisfy both the traditionalists and the innovators."Tr: Bu fikir Leyla'nın da ilgisini çekmişti.En: This idea intrigued Leyla as well.Tr: Bir araya gelip çalışmaya başladılar.En: They came together and started working.Tr: Eski bir Türk mutfağı tarifleri kitabını açıp, yeni ve egzotik malzemelerle kombinasyonlar oluşturdular.En: They opened an old Turkish cuisine recipe book and created combinations with new and exotic ingredients.Tr: Aynı zamanda, Leyla babasının yıllar önce yazdığı özel tarifi, vitrinlerini süsleyecek yeni bir sunumla tanıştırdı.En: At the same time, Leyla introduced the special recipe her father wrote years ago with a new display to decorate their window.Tr: Pitch gecesi geldi çattı.En: Pitch night arrived.Tr: Gözler biraz endişeli ama azimliydi.En: Their eyes were a mix of anxiousness and determination.Tr: Yatırımcıların karşısındaki platforma çıktılar ve nasıl birlikte çalışarak hem yenilikçi hem de geleneksel yollarla işlerini büyütmeyi hedeflediklerini anlattılar.En: They took to the platform in front of the investors and explained how they aimed to grow their business through both innovative and traditional means by working together.Tr: Sunumun sonuna doğru, izleyicilerin gözlerinde parıltı belirdi; ikisini de takdir eden alkışlar yükseldi.En: Toward the end of the presentation, a sparkle appeared in the eyes of the audience; applause that appreciated both rose.Tr: Jüri, onların azmini ve özgün fikirlerini ödüllendirmek istedi.En: The jury wanted to reward their determination and original ideas.Tr: Panel sonunda, iki kardeşe yeniliklere açık bir yatırım önerisi yapıldı.En: At the end of the panel, the siblings were offered an investment proposal open to innovations.Tr: Hem eski tariflerin ...
    Show More Show Less
    17 mins
  • Rising Above: Emre's Bold Journey in Cappadocia's Skies
    Nov 25 2024
    Fluent Fiction - Turkish: Rising Above: Emre's Bold Journey in Cappadocia's Skies Find the full episode transcript, vocabulary words, and more:fluentfiction.com/tr/episode/2024-11-25-23-34-02-tr Story Transcript:Tr: Cappadocia'da, sonbaharın büyülü havası altında, Emre'nin gözü kayboluyordu.En: In Cappadocia, under the magical atmosphere of autumn, Emre's gaze was getting lost.Tr: Peri bacaları, altın sarısı yapraklar ve hafif bir rüzgar… Her şey bir kartpostal gibiydi.En: Fairy chimneys, golden leaves, and a gentle breeze... Everything was like a postcard.Tr: Ama Emre'nin aklı bambaşka bir yerdeydi.En: But Emre's mind was elsewhere.Tr: Çalıştığı turizm acentesinde yıllık performans değerlendirmesi yaklaşıyordu ve Emre oldukça heyecanlıydı.En: The annual performance review at the tourism agency he worked for was approaching, and Emre was quite excited.Tr: Emre, işte çok çalışkan biriydi.En: Emre was a hard worker at his job.Tr: Ancak bu kez, performans değerlendirmesi onun için daha önemliydi.En: However, this time the performance review was more important to him.Tr: Bu incelemeden iyi bir puan alırsa terfi edecek, terfiyle gelen zamla da hayalini kurduğu sıcak hava balonuna binebilecekti.En: If he received a good score from this review, he would get promoted, and with the raise that came with the promotion, he could ride in the hot air balloon he had always dreamed of.Tr: Bu, hep istediği bir şeydi.En: This was something he had always wanted.Tr: Ama işte Kerem de vardı.En: But there was also Kerem.Tr: Emre'nin meslektaşı Kerem, her zaman daha iddialıydı.En: Emre's colleague Kerem was always more ambitious.Tr: Özellikle geleneksel tur paketlerini satmada başarılıydı.En: He was particularly successful at selling traditional tour packages.Tr: Emre, Kerem'in başarıları karşısında kendi kendine yeterince iyi olup olmadığını sorguluyordu.En: Emre found himself questioning whether he was good enough in the face of Kerem's successes.Tr: Kaygıları onu zorluyordu.En: His concerns were challenging him.Tr: Bir sabah, Zeynep ile kahve içerken, Emre düşüncelerini paylaştı.En: One morning, while having coffee with Zeynep, Emre shared his thoughts.Tr: "Başarılı olmak istiyorum ama Kerem benden daha iyi.En: "I want to be successful, but Kerem is better than me.Tr: Yeni bir şey denemekten korkuyorum," dedi.En: I'm afraid to try something new," he said.Tr: Zeynep, her zaman güçlü bir destekçiydi.En: Zeynep was always a strong supporter.Tr: "Emre, neden kapadokyanın güzelliklerini daha çok tanıtan yeni bir pazarlama stratejisi olmuyor?En: "Emre, why not have a new marketing strategy that promotes more of Cappadocia's beauties?Tr: Turistler geleneksel tur paketlerini biliyor ama ya yerel kültür?En: Tourists know the traditional tour packages, but what about the local culture?Tr: Bir fark yaratabilirsin!"En: You can make a difference!"Tr: dedi.En: she said.Tr: Emre, Zeynep'in fikirlerinden cesaret alarak ertesi gün işe gitti.En: Encouraged by Zeynep's ideas, Emre went to work the next day.Tr: Heyecanla yeni pazarlama stratejisini kağıda döktü.En: With excitement, he put his new marketing strategy on paper.Tr: Yerel festivaller, el sanatları, Kapadokya mutfağı… Hepsi turistlere yeni deneyimler sunabilirdi.En: Local festivals, crafts, Cappadocia cuisine... All could offer tourists new experiences.Tr: Performans değerlendirmesi günü geldiğinde, Emre’nin elleri hafifçe titredi ama gözlerinde kararlılık vardı.En: On the day of the performance review, Emre's hands were slightly trembling, but there was determination in his eyes.Tr: Sunum yaparken, her kelimesine dikkat etti.En: As he presented, he paid attention to every word.Tr: Sıra yeni stratejisine geldiğinde salon sessizleşti.En: When it was time for his new strategy, the room fell silent.Tr: Kalbi hızla atıyordu ama Zeynep’in baktığını biliyordu ve bu ona cesaret verdi.En: His heart was racing, but he knew Zeynep was watching, and that gave him courage.Tr: Sunumu bitirir bitirmez, yöneticilerden biri konuşmaya başladı: "Emre, bu fikir gerçekten yenilikçi.En: As soon as he finished his presentation, one of the managers began to speak: "Emre, this idea is truly innovative.Tr: Yerel kültürü ön plana çıkarmak hem ziyaretçiler hem de bizim için faydalı olacaktır."En: Highlighting local culture will benefit both the visitors and us."Tr: Gelen olumlu yorumlar, Emre'nin kaygılarını silip süpürdü.En: The positive comments swept away Emre's anxieties.Tr: Gözleri gururla parlayan Emre, hayalini kurduğu terfiyi aldı.En: Emre, with eyes shining with pride, received the promotion he had dreamed of.Tr: Ve birkaç hafta sonra, sabahın erken saatlerinde sıcak hava balonunun sepetinde yuvasını kurdu.En: And a few weeks later, in the early hours of the morning, he settled into the basket of the hot air balloon.Tr: Peri bacalarının üzerinden ...
    Show More Show Less
    16 mins
  • A Mountain Village Reunion: Cem's Republic Day Triumph
    Nov 24 2024
    Fluent Fiction - Turkish: A Mountain Village Reunion: Cem's Republic Day Triumph Find the full episode transcript, vocabulary words, and more:fluentfiction.com/tr/episode/2024-11-24-23-34-02-tr Story Transcript:Tr: Cem, dağ köyünün sessiz ve huzurlu ortamında büyümüş genç bir adamdı. Sonbaharın tüm güzellikleri etrafını sarmışken, yaklaşan Cumhuriyet Bayramı hazırlığıyla heyecan doluydu.En: Cem, a young man who grew up in the quiet and peaceful environment of a mountain village, was filled with excitement with the approaching preparations for the Republic Day as all the beauties of autumn surrounded him.Tr: Ama içinde bir parça gerginlik de hissediyordu.En: But he also felt a bit of tension inside.Tr: Uzun zamandır görüşmediği ailesiyle buluşmak istiyordu.En: He wanted to meet with his family, whom he hadn't seen in a long time.Tr: Bu buluşmanın onun için önemli bir dönüm noktası olmasını umuyordu.En: He hoped this reunion would be an important turning point for him.Tr: Ancak, ablası Aylin ve ağabeyi Barış'ın onun yeteneklerine yeterince güvenmediğini hissediyordu.En: However, he felt that his sister Aylin and his brother Barış didn't have enough confidence in his abilities.Tr: Dağ köyü, yemyeşil ormanları ve yavaş yavaş sararan ağaçlarıyla sonbaharın zarafetini sunuyor, uzaklarda ise karla kaplı dağ zirveleri kışın habercisi gibi parlıyordu.En: The mountain village, with its lush green forests and trees slowly turning yellow, showcased the elegance of autumn, while in the distance, snow-capped mountain peaks gleamed as harbingers of winter.Tr: Cem, böyle bir günde ailenin bir araya gelmesi gerektiğini düşündü.En: Cem thought the family should come together on such a day.Tr: Ancak bu toplantıyı düzenlemek zorlu bir işti.En: However, organizing this meeting was a challenging task.Tr: Yeterli yiyecek ve dekorasyon bulmak, Cem'in üzerinde büyük bir baskı oluşturdu.En: Finding enough food and decorations put a lot of pressure on Cem.Tr: Ayrıca, Aylin ve Barış’ın, onun liderlik becerilerine karşı duyduğu güvensizlik mücadelesini daha da zorlaştırdı.En: Additionally, the distrust Aylin and Barış had towards his leadership skills made the struggle even harder.Tr: Ancak Cem, pes etmeye niyetli değildi.En: However, Cem was determined not to give up.Tr: Bu yıl her şeyin mükemmel olmasını istiyordu.En: He wanted everything to be perfect this year.Tr: Görevleri aile üyelerine dağıtarak işleri yoluna koymaya karar verdi.En: He decided to get things in order by assigning tasks to family members.Tr: Aylin'den dekorasyonları ayarlamasını, Barış'tan ise yiyecek temininde yardım etmesini istedi.En: He asked Aylin to arrange the decorations and Barış to help with food procurement.Tr: Ailesine gösterdiği kararlılık, onları şaşırttı ve etkiledi.En: His determination surprised and impressed his family.Tr: Toplantı günü yaklaşırken, ani bir fırtına köyü vurdu.En: As the meeting day approached, a sudden storm hit the village.Tr: Rüzgar sert esti, gökyüzü karardı.En: The wind blew fiercely and the sky darkened.Tr: Cem hızlı karar vermek zorundaydı.En: Cem had to make quick decisions.Tr: Her şeyi içeri taşımaya karar verdi.En: He decided to move everything inside.Tr: Çabucak salonu dekore etti, yiyecekleri güvenli bir şekilde yerleştirdi.En: He quickly decorated the living room and safely arranged the food.Tr: Fırtına, Cem’i korkutsa da planı başarıyla uygulamıştı.En: Although the storm scared Cem, he successfully executed his plan.Tr: Aile, salonun sıcak ortamında toplanarak, güvenle yemeklerini yedi, türküler söyledi.En: The family gathered in the warm environment of the living room, ate safely, and sang folk songs.Tr: Herkes beraber oldukları için mutluydu.En: Everyone was happy to be together.Tr: Cem’in çabaları ve kararlılığı, sadece ailesi tarafından değil, herkes tarafından takdir edildi.En: Cem's efforts and determination were appreciated not only by his family but by everyone.Tr: Gece sona ererken, Aylin ve Barış, Cem'in yanına gelip onun harika bir iş çıkardığını söylediler.En: As the night came to an end, Aylin and Barış came to Cem and told him he had done a wonderful job.Tr: Bu Cem'in içini umutla doldurdu.En: This filled Cem with hope.Tr: Artık kendine daha çok güveniyor ve ailesinin bir arada olmasının ne kadar kıymetli olduğunu anlıyordu.En: He now felt more confident and understood how valuable it was for the family to be together.Tr: Değerinin sadece başkaları tarafından onaylanmakla ilgili olmadığını, içindeki gücün ve beraberlik ruhunun daha değerli olduğunu biliyordu.En: He knew that his value wasn't just about being approved by others, but that his inner strength and sense of unity were more valuable.Tr: Cem için bu, hayatının en anlamlı günlerinden biriydi.En: For Cem, this was one of the...
    Show More Show Less
    16 mins

What listeners say about Fluent Fiction - Turkish

Average customer ratings

Reviews - Please select the tabs below to change the source of reviews.