Fluent Fiction - Turkish: Sweet Traditions & Modern Twists: Sibling Entrepreneurs Find the full episode transcript, vocabulary words, and more:fluentfiction.com/tr/episode/2024-11-26-23-34-02-tr Story Transcript:Tr: İstanbul'da sonbaharın serin rüzgarı, Emir ve Leyla'nın yüzlerine vuruyordu.En: The cool breeze of autumn in İstanbul was brushing against the faces of Emir and Leyla.Tr: Her şey yeni başlamıştı; iki kardeş, ailelerinden devraldıkları geleneksel tatlı işini günümüzün hızla değişen dünyasına nasıl uyarlayacakları konusunda kafa yoruyorlardı.En: Everything had just begun; the two siblings were pondering how to adapt the traditional sweets business they inherited from their family to the rapidly changing world of today.Tr: Şehrin kalbindeki bir startup kuluçka merkezi, onların yeni evi olmuştu.En: A startup incubator in the heart of the city had become their new home.Tr: Denizden gelen hafif iyot kokusu, meyve çaylarıyla harmanlanıyor, mekana yaratıcı bir enerji katıyordu.En: The slight iodine scent from the sea blended with fruit teas, adding a creative energy to the place.Tr: Emir, kollarını sıvayarak her zamanki gibi kararlı görünüyordu.En: Emir, rolling up his sleeves, looked as determined as ever.Tr: Ağabey, modern dokunuşlar ekleyerek tatlıları daha geniş bir kitleye tanıtmak istiyordu.En: The brother wanted to introduce the sweets to a wider audience by adding modern touches.Tr: "Yeni nesil artık farklı tatlar arıyor Leyla," dedi bir akşamüstü, Beyoğlu'nun dar sokaklarından birinde yürürken.En: "The new generation is looking for different flavors now, Leyla," he said one afternoon, while walking through one of the narrow streets of Beyoğlu.Tr: "Instagramda insanların fotoğraf çekeceği tatlılar yapmalıyız."En: "We should make sweets that people would want to photograph for Instagram."Tr: Leyla ise daha gelenekçiydi.En: Leyla, however, was more traditional.Tr: Ellerini önünde kavuşturdu, başını sallayarak yanıtladı: "Ama Emir, dedemizin baklavası unutulmamalı.En: She clasped her hands in front of her and responded by nodding: "But Emir, we must not forget our grandfather's baklava.Tr: Onun hikayesini yaşatmak zorundayız."En: We have to keep his story alive."Tr: Startup kuluçka merkezinde yaklaşan pitch gecesi, onların fikir ayrılıklarını çözüme kavuşturacak gibiydi.En: The approaching pitch night at the startup incubator seemed to be the solution to their differences.Tr: Paneldeki potansiyel yatırımcıların önünde hem modern hem de geleneksel bir sunum yapmaları gerekiyordu.En: They needed to make a presentation that was both modern and traditional in front of potential investors on the panel.Tr: Emir, Leyla’yı kendi önerisine ikna etmeye çalışırken, bir uzlaşma teklif etmeyi düşündü.En: While Emir tried to persuade Leyla to his proposal, he thought of offering a compromise.Tr: "Peki Leyla," dedi, "Sadece sınırlı üretim için bir seri yapalım.En: "Alright Leyla," he said, "Let's make a series for limited production.Tr: Hem gelenekçileri hem de yenilikçileri memnun edelim."En: Let's satisfy both the traditionalists and the innovators."Tr: Bu fikir Leyla'nın da ilgisini çekmişti.En: This idea intrigued Leyla as well.Tr: Bir araya gelip çalışmaya başladılar.En: They came together and started working.Tr: Eski bir Türk mutfağı tarifleri kitabını açıp, yeni ve egzotik malzemelerle kombinasyonlar oluşturdular.En: They opened an old Turkish cuisine recipe book and created combinations with new and exotic ingredients.Tr: Aynı zamanda, Leyla babasının yıllar önce yazdığı özel tarifi, vitrinlerini süsleyecek yeni bir sunumla tanıştırdı.En: At the same time, Leyla introduced the special recipe her father wrote years ago with a new display to decorate their window.Tr: Pitch gecesi geldi çattı.En: Pitch night arrived.Tr: Gözler biraz endişeli ama azimliydi.En: Their eyes were a mix of anxiousness and determination.Tr: Yatırımcıların karşısındaki platforma çıktılar ve nasıl birlikte çalışarak hem yenilikçi hem de geleneksel yollarla işlerini büyütmeyi hedeflediklerini anlattılar.En: They took to the platform in front of the investors and explained how they aimed to grow their business through both innovative and traditional means by working together.Tr: Sunumun sonuna doğru, izleyicilerin gözlerinde parıltı belirdi; ikisini de takdir eden alkışlar yükseldi.En: Toward the end of the presentation, a sparkle appeared in the eyes of the audience; applause that appreciated both rose.Tr: Jüri, onların azmini ve özgün fikirlerini ödüllendirmek istedi.En: The jury wanted to reward their determination and original ideas.Tr: Panel sonunda, iki kardeşe yeniliklere açık bir yatırım önerisi yapıldı.En: At the end of the panel, the siblings were offered an investment proposal open to innovations.Tr: Hem eski tariflerin ...